KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
06 Mayıs 2025 Salı
°C
Hüseyin Özdemir
huseynozdemir@hotmail.com

Zekat verilecek kimseler -1

14 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ 08:58
0
1632
0
AA aa

Kur'an ile Peygamberimizin (as) sünneti arasında vazgeçilmez bir ilişkinin olduğu dinin müsellem hakikatlerinden biridir. İbadetler, mali, medeni, ceza hukuku gibi birçok konudaki hükümler Kur'an'da çoğunlukla detaylandırılmadan verilir, bunların detaylı bir şekilde beyanı vahyi alan, onu açıklayarak aktarmakla görevlendirilen Efendimizin (sav) sünnetine bırakılmıştır. Bu konuların başında namazla birlikte zekât gelmektedir. Kur'an-ı Kerim, birçok ayette zekât verilmesini emreder. Fakat hangi malların zekâta tabi olduğunu, verilecek zekâtın şartlarının ve miktarının ne olduğundan bahsetmez. Peygamberimizin (sav) sünnetinde ise zekât malları, şartları ve miktarı, tartışmalı bir iki nokta dışında açık bir şekilde anlatılmaktadır.

Yukarıda geçen zekâtla ilgili hususları detaya girmeden veren Kur'an-ı Kerim, zekâtın kimlere verileceğini tek tek ifade etmektedir. Sekiz sınıf insandan müteşekkil olan bu kişiler Tevbe suresi 60. ayette şu şekilde anlatılmaktadırlar:
“Zekâtlar; Allah'tan bir farz olarak fakirlere, miskinlere, onu toplayan memurlara, kalpleri Müslümanlığa ısındırılacaklara verilir; kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarf edilir. Allah bilendir, hâkimdir.”
Bu ayette zekât verilen sınıfların hepsi insandır. Bu insanlar için kullanılan nitelemelerin geniş tartışmasını burada yapmak yerine ilgili sınıflar hakkında temel birkaç bilgi vermenin daha yararlı olduğu kanaatindeyim.

İlk iki sınıf olan fakir ve miskinin hangi tür insanları kapsadığı mezhepler arasında tartışmalıdır. Tartışmalar daha çok söz konusu kavramların anlamı ve hangisinin ekonomik açıdan daha kötü bir durumda olduğuna ilişkindir. Bu tartışmaların dışında kalarak hepsinin ortak nokta olarak gördükleri, fakir ve miskinin kendi ve bakmakla yükümlü olduklarının temel geçim ihtiyaçlarını karşılamada geçici olmayan bir mali yoksunluk içinde bulunan kimseler olduklarını ifade etmekle yetinelim. Sağlıklı ve çalışabilir kişiye zekât verileceğini söyleyenler olsa da, özellikle Şafii âlimler, tembelliği teşvik edebileceği endişesinden hareketle sağlıklı, kuvveti yerinde ve iş imkânlarının olduğu bir yerde bulunan kişiye fakirlik özellikleri nedeniyle zekât verilmesini caiz görmemişlerdir. Özellikle yaşadığımız toplumda, durumları iyi olmasına rağmen, dini ve toplumsal konumlarından dolayı bir asalak gibi toplum fertlerini kemiren istismarcıların zekât taleplerine karşılık onlara zekât vermek bu anlamda caiz değildir.

Şafii mezhebi fakihleri; aralarında usul ve füru (babalık ve çocukluk) ilişkisi olanların nafaka yükümlülüğü nedeniyle birbirlerine zekât veremeyeceklerini söylemişlerdir. Babanın veya annenin ergen olmayan erkek ile yanlarında bulunan evlenmemiş kız çocuklarına, bunlardan olan küçük torunlarına, kocanın kendi eşine, erkek veya kız çocuğun öz babalarına, dedelerine, öz anne ve nenelerine zekât vermeleri caiz değildir. Ergenliğe girmiş sağlıklı yetişkin çocuklar konusunda Şafii mezhebinin yaklaşımı diğer mezheplerden farklıdır. Konunun diğer mezheplerin görüşleri ve tarafların delilleriyle birlikte genişçe araştırılıp incelenmesi gerekeceğinden sadece şunu belirtmekle iktifa edelim: Uygulanabilir en isabetli görüş babalık-oğulluk ilişkisi nedeniyle, kişilerin birbirlerine fakirlik ve yoksulluk sıfatları üzerinden zekât vermesinin caiz olmadığı yönündeki yaklaşımdır. Çünkü zekât vermenin asıl amacı paranın usul ve füru arasından çıkıp toplumun diğer muhtaçlarına ulaştırılmasını sağlamaktır. Bunların birbirlerine zekât verebileceğinin kabulü durumunda verilecek para, aynı doğurganlık ilişkisine sahip olan insanlar arasında kalır ve onun dışarıya çıkışı engellenmiş olur. Daha vahim sonuç ise zekâtla birlikte baba ile evlat arasındaki sevgi ve saygının alacağı derin yaralardır.

Bunların dışında babalık ve çocukluk ilişkisi bulunmayanlara zekâtına gelince; koca, eşinin nafakasından sorumlu olduğu için ona zekât veremez. Kadın ise Hanefi mezhebinde, aralarındaki aidiyet ilişkisi nedeniyle eşine zekât veremez. Şafiiler ise zekât meselesinde nafaka sorumluluğunu esas aldıkları için kadının fakir kocasına zekât verebileceğini söylemişlerdir. Çünkü kadın kocasının nafaka ihtiyacından sorumlu değildir.

Bunların dışında kişi; erkek ve kız kardeşlerine, teyze ve halasına, amca ve dayısına ve bunların çocuklarına fakir olmaları durumunda zekât verebilir. Bunlar, kişinin yakın akrabası oldukları için zekât konusunda daha öncelikli bir konuma da sahiptirler.

Zengine zekât verilemeyeceği gibi onların çocuklarına, eşlerine, babalarına ve annelerine verilmesi de caiz değildir. Bu durum nafakalarından sorumlu oldukları kişinin verdikleri kendilerine yettiği sürece geçerlidir. Nafaka sahibi olan kişinin kendilerine verdikleri geçimlerini temin etmede yetersiz kalırsa bunlara fakirlikleri nedeniyle zekât verilebilir.
Babalık ve çocukluk ilişkisinin kişiler arasında zekâtın verilmesine engel oluşu sadece fakirlik ve yoksulluk durumlarında caridir. Borçlu olma gibi başka bir sıfatın devreye girmesi durumunda sonuç değişmektedir. Bunu da yazının devamında ele almaya çalışacağız. 

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın