Ümmet olamamak1900'lu yılların bidayeti Memalik-i Osmaniye ile birlikte bütün bir yer kürenin çalkantılı yıllarıdır. Âleme yeniden nizam vermek isteyenlerin, merhamet duygusunu bir kenara bırakarak istila ettikleri toprakların zenginliklerini tespit ve nakil işleri bir yana, gelecekte kendi mukadderatlarına zarar vermemeleri için de coğrafyaları alabildiğine küçültüp devletler manzumesini arttırarak daima güdümlerinde kalabilecek askeri ve siyasi kadrolar oluşturdular. Tefrika edilerek küçültülmüş büyük dünyanın tekrar bir araya gelmesini engellemek için seçilen yol ise, kimi yerde etnik aidiyetler kimi yerde de aşiret ve aile bağlarıydı. Ruhları esir alınmış küçükler kendisine verileni düzenlemekle meşgulken yeni dünyayı dizayn eden ve yönetenler ise terakkinin basamaklarını tek tek aşma ve gelecek yüzyıl(lar)ın tasarımı ile meşgul oluyorlardı. Havanın karardığı, akılların bir büyünün etkisi altına girdiği, kalplerin duymaz olduğu dönemlerde çıkan yürekli çıkışlar, fikirler ve hatta feryatlar zifiri karanlıktan gelen hoş ama ürkütücü bir ses olarak algılanır ve terke maruz bırakılır. İşte çilekeş, küskün şair Akif, yıkıma yüz tutmuş bir dünyayı belki yeniden kendine getirebilirim gayretiyle onları medeni (!) dünya karşısında geri bırakan cehalet, tefrika gibi hastalıkları; “Hani, milliyetin İslam idi, Kavmiyet ne! “Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri” “Müslümanlıkta anasır mı olurmuş? Ne gezer! Fakat nafile, onu Müslümanın bağrına sokan kaltaban, amacına bir kere ulaşmıştı. Sağırlaşan nesiller, kulaklarına hoş gelen garbın türküsünü yıllarca söylemeye devam ettiler. Bugün bizler, yeni bir silkinişin belki arefesinde olan insanlarız. Topraklarımıza musallat edilen batı güdümlü siyasi ve askeri güçlere karşı büyük bir direniş var dünyamızda. Bir petrol sızıntısına kendisini kaptırarak ölüm kalım mücadelesi veren hayvan için bütün dünyaya ayağa kaldıran merhamet simsarları, Müslüman kanını küçük bir hayvan mesabesine koymadıklarını, gözümüzün içine sokarcasına sessiz duruşlarıyla, bazen verdikleri demeçlerle bize anlatıyorlar. Bu yeni bir şey de değil. Onların yüzyıllardır izledikleri politika bu. Allah'ına abid Müslüman insan, garbın siyasetinde hürmete layık bir varlık değildir. Bizim önce bunu anlamamız, sonra bir canavar gibi tepemizde bekleyen garptan merhamet dilenmeyi bırakmamız gerekir. Sonradan içimize giren etnik, siyasi, cemaat tefrikalarını bir kenara bırakarak yeniden tek bir ümmet olma yolunda adımlar atmamız gerekir. Artık her gün yüzlerce Müslüman insanın kanının aktığı zamanda, bizi ümmet yapabilecek bir dili devreye sokmalıyız. Yüreğini Mısır askerine açan, eline Müslüman kanı değmemiş binlerce Mısırlı kardeşimizin şehit olduğu bu günlerde, hala kalkıp İhvan-ı müslimin eleştirisi yapan, kendi grupları ile ihvan arasında karşılaştırmalar yaparak ne kadar üstün ve haklı olduklarını söyleyebilecek kadar ittihat ruhundan uzaklaşanlarımız var. Oysaki Hazreti Pir; ittihadın bir farz, ona husumetin cehalet ve nifak olduğunu söyler. İslam'ın ve Müslümanların başında bu kadar musibet varken grup bencilliğinde takılıp kalmak, kendini ayrıştırmak, düşmanı sevindirircesine Mısırlı kardeşlerimizi tenkit etmek bizim sadece ittihadımıza zarar verir. O insanların başına gelen musibetin bizlerin başına gelemeyeceğini hiç kimse garanti edemez. Akif'in Arnavutlar için söylediği “Arnavutlar sizin ibret olacakken, hala, Ne bu şuride siyaset, ne bu fasit da'va” mısralarının muhatabı olmamak için Mısır'lı kardeşlerimizle yürek birliği, da'va birliği yapmaktan başka yolumuz yok. YORUM YAZIN ![]()
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 13 Temmuz 2015 Kadir gecesi / risaletin gecesi02 Ekim 2014 Kurban terkedilmemesi gereken bir sünnettir26 Temmuz 2014 Ramazan hilali- 219 Temmuz 2014 Zekat verilecek kimseler- 2
|