KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
06 Mayıs 2025 Salı
°C
Hüseyin Özdemir
huseynozdemir@hotmail.com

Ümmet olamamak

17 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ 13:54
0
2243
2
AA aa

1900'lu yılların bidayeti Memalik-i Osmaniye ile birlikte bütün bir yer kürenin çalkantılı yıllarıdır. Âleme yeniden nizam vermek isteyenlerin, merhamet duygusunu bir kenara bırakarak istila ettikleri toprakların zenginliklerini tespit ve nakil işleri bir yana, gelecekte kendi mukadderatlarına zarar vermemeleri için de coğrafyaları alabildiğine küçültüp devletler manzumesini arttırarak daima güdümlerinde kalabilecek askeri ve siyasi kadrolar oluşturdular.

Tefrika edilerek küçültülmüş büyük dünyanın tekrar bir araya gelmesini engellemek için seçilen yol ise, kimi yerde etnik aidiyetler kimi yerde de aşiret ve aile bağlarıydı. Ruhları esir alınmış küçükler kendisine verileni düzenlemekle meşgulken yeni dünyayı dizayn eden ve yönetenler ise terakkinin basamaklarını tek tek aşma ve gelecek yüzyıl(lar)ın tasarımı ile meşgul oluyorlardı. Havanın karardığı, akılların bir büyünün etkisi altına girdiği, kalplerin duymaz olduğu dönemlerde çıkan yürekli çıkışlar, fikirler ve hatta feryatlar zifiri karanlıktan gelen hoş ama ürkütücü bir ses olarak algılanır ve terke maruz bırakılır. İşte çilekeş, küskün şair Akif, yıkıma yüz tutmuş bir dünyayı belki yeniden kendine getirebilirim gayretiyle onları medeni (!) dünya karşısında geri bırakan cehalet, tefrika gibi hastalıkları;

“Hani, milliyetin İslam idi, Kavmiyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyetine.”

sözleriyle dirilmenin olabileceği ana noktaya işaret etmenin uğraşındaydı.

“Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri”
gibi kimilerine keskin gelebilecek bir inanç umdesini,

“Müslümanlıkta anasır mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i kavmiyyeti tel'in ediyor Peygamber”

dini kaynaklara referansta bulunarak muhataplarına anlatmaya çalışıyordu.

Fakat nafile, onu Müslümanın bağrına sokan kaltaban, amacına bir kere ulaşmıştı. Sağırlaşan nesiller, kulaklarına hoş gelen garbın türküsünü yıllarca söylemeye devam ettiler.

Bugün bizler, yeni bir silkinişin belki arefesinde olan insanlarız. Topraklarımıza musallat edilen batı güdümlü siyasi ve askeri güçlere karşı büyük bir direniş var dünyamızda. Bir petrol sızıntısına kendisini kaptırarak ölüm kalım mücadelesi veren hayvan için bütün dünyaya ayağa kaldıran merhamet simsarları, Müslüman kanını küçük bir hayvan mesabesine koymadıklarını, gözümüzün içine sokarcasına sessiz duruşlarıyla, bazen verdikleri demeçlerle bize anlatıyorlar. Bu yeni bir şey de değil. Onların yüzyıllardır izledikleri politika bu. Allah'ına abid Müslüman insan, garbın siyasetinde hürmete layık bir varlık değildir. Bizim önce bunu anlamamız, sonra bir canavar gibi tepemizde bekleyen garptan merhamet dilenmeyi bırakmamız gerekir. Sonradan içimize giren etnik, siyasi, cemaat tefrikalarını bir kenara bırakarak yeniden tek bir ümmet olma yolunda adımlar atmamız gerekir. Artık her gün yüzlerce Müslüman insanın kanının aktığı zamanda, bizi ümmet yapabilecek bir dili devreye sokmalıyız.

Yüreğini Mısır askerine açan, eline Müslüman kanı değmemiş binlerce Mısırlı kardeşimizin şehit olduğu bu günlerde, hala kalkıp İhvan-ı müslimin eleştirisi yapan, kendi grupları ile ihvan arasında karşılaştırmalar yaparak ne kadar üstün ve haklı olduklarını söyleyebilecek kadar ittihat ruhundan uzaklaşanlarımız var. Oysaki Hazreti Pir; ittihadın bir farz, ona husumetin cehalet ve nifak olduğunu söyler.

İslam'ın ve Müslümanların başında bu kadar musibet varken grup bencilliğinde takılıp kalmak, kendini ayrıştırmak, düşmanı sevindirircesine Mısırlı kardeşlerimizi tenkit etmek bizim sadece ittihadımıza zarar verir. O insanların başına gelen musibetin bizlerin başına gelemeyeceğini hiç kimse garanti edemez.

Akif'in Arnavutlar için söylediği “Arnavutlar sizin ibret olacakken, hala, Ne bu şuride siyaset, ne bu fasit da'va” mısralarının muhatabı olmamak için Mısır'lı kardeşlerimizle yürek birliği, da'va birliği yapmaktan başka yolumuz yok.
 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
ABDÜSSELAM AKYÜZ (@Misafir_15011)
18 Ağustos 2013 Pazar 20:35
ALLAH RAZI OLSUN SAYIN HOCAM. BU TÜR YAZILAR VE METİNLER HER YERDE VE HER NESLE SÜREKLİ OLARAK AKTARILMALIDIR. YOKSA ÜMMETİN HALİ PERİŞAN. BU DEVİRDE EN BÜYÜK SİLAH İSE CENABI HAKKIN İLK EMRİ OLAN 'KALEM VE KELAM' A OLAN BAĞLILIKTAN GEÇER SANIRIM. HEM OKUMAK VE OKUTMAK VE HEM DE YAZMAK. ALLAH SAYISINI ARTTIRSIN İNŞAELLAH...
sevra burak (@Misafir_15002)
18 Ağustos 2013 Pazar 01:21
inşaalah sayın hocam yüreğinizden dökülen ve kaleminize yansıyan bu hakikatler bir nebze olsa içimizde birlik aşkına vesile olacaktır müslümanım derken tek ümmet olduğumuzu beyan ettiğimiz bilincine ulaşacağız inşaallah ve nacizane benimdileğimde şudur ki evlatlarımıza bu zulmü onların anlayacağı dilde anlatıp bu bilinci ümmet olma bilincini kazandıracağız inşaallah yüreğinize kaleminize sağlık saygıdeğer hocam
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın