KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
06 Mayıs 2025 Salı
°C
Hüseyin Özdemir
huseynozdemir@hotmail.com

Zıtların birliği ve mısır olayları

21 KASIM 2013 PERŞEMBE 13:17
0
4153
2
AA aa

Müslüman Kardeşler hareketine karşı Mısır'da gerçekleştirilen darbe sonrası hem İhvan hareketine hem de darbeyi ve darbe yönetimini reddeden Türkiye'nin izlediği ilkeli dış politikaya yöneltilen eleştiriler üzerinde durmaya devam ediyoruz. Bu yazımızda dini yorumlayış tarzları, ait oldukları köken ve siyasi tutumları açısından bir araya gelmelerine imkân vermediğimiz isimlerin birbirlerine nasıl sahip çıktıklarını ve bu sahip çıkmanın ardındaki sahiciliği ele almaya çalışacağız.

Mısır'daki darbe sonrası Türkiye özelindeki en keskin eleştiriler Zaman gazetesinde yazan Abdülhamit Bilici, İhsan Dağı ile İslamcı kesimin önde gelen isimlerinden Mustafa İslamoğlu'ndan geldi. İhsan Dağı konuyla ilgili yazdığı tüm yazılarda neredeyse tek suçlunun Müslüman Kardeşler olduğunu iddia etti durdu. Yarı aksak ilerlese de seçimlerle iktidara gelmenin neredeyse suç olduğunu demeye getirtecek fikirler beyan etti. Demokrasinin sandıktan geçmediğini belirterek Mısır darbesi üzerinden Türkiye hükümetini sert bir şekilde eleştirdi. Daha önce de üzerinde durduğumuz ilkeli dış politik duruş nedeniyle bölgesinde yalnızlaştırılmaya çalışılan Türkiye'yi dünyaya meydan okuyan soğuk savaş döneminin başına buyruk ülkelerine benzetir gibiydi. Oysa Türkiye'nin mevcut dış politikasında meydan okuyan hiçbir duruşu olmadı. Tamamen batıya dönük olan eski politik alışkanlığın yerini, batıyla ilişkilerini daha da ilerleten öte yandan yaşanmış bir fetret döneminin artık bittiğini ilan ederek dini ve kültürel açıdan bağlı olduğu İslam dünyasıyla da güçlü bağlar kurmayı hedefleyen bir siyasi çizgi almıştı. Burada önemli olan husus Türkiye'nin batının güdümünden ve yön verilen ülke olmaktan çıkmasıydı. Güdülenmeme olgusu, uluslararası ilişkilerinde ülke ve bölge yararını önceleyen bağımsız bir çizgi, tabiatıyla batı ve dostları nezdinde rahatsızlık uyandıracaktır. Hele hele Ortadoğu'da yaşanan olaylarda kendi geleceğini tayin etmek isteyen mazlum halkları destekleyen insani ve siyasi duruş bu rahatsızlığı derinleştirse de hiçbir zaman Türkiye, yaptığı yanlışlar sonucu dünyada âdete yalnızlaştırılan ülke eleştirisini hak etmemektedir. İzlediği yeni dış politikasıyla Türkiye, geçici bir koridor aralığında yalnız yürüme izlenimi verse de koridorun dışındaki geniş alanda bütün Ortadoğu halklarıyla birlikte yeni, uzun ve sonuca giden bir yolculuk içinde olduğu artık herkesçe fark edilmiş durumda. Zahmetli olan bu derin vizyon, geleceğin İslam dünyasının inşasına önemli katkılar sunacak ve ülkeyi yeni dünyanın en önemli lokomotif güçlerinden biri yapacaktır.

Mısır'daki darbenin ardında en dikkat çekici eleştirilerden biri de Mustafa İslamoğlu'ndan geldi. İslamoğlu, sosyal alanda başarılı olan İhvan hareketinin siyasi alanda başarıl olamamasını iktidar hırsına ve bunun oluşturduğu siyasi basiretsizliğe bağladı. Mısır diktatörlerinin oluşturduğu siyasi, ekonomik fesadı İhvan'ın temizleme girişimini eleştiren İslamoğlu, gelinen nihai noktanın Müslüman Kardeşlerdeki iktidar olma arzusunun sonucu olduğunu söyledi. İslamoğlu'nun bu eleştirileri, kendisini hiçbir zaman muhatap almayan, gazetelerinin sütunlarında şu ana kadar kendisine yer verdiklerini dahi görmediğimiz Zaman Gazetesinin yazarlarından Abdülhamit Bilici tarafından alıntılandı ve günlerdir yaptığı eleştirilerin haklılığına dayanak olarak kullanıldı. Daha da dikkat çekici olanı Bilici'nin yer aldığı camianın İslam'ın temel referanslarından Efendimizin Sünnet'i konusundaki hassasiyeti, onun delil yönünü kabul etmeyenleri sapkın olarak görme fikri ile İslam mezhepleri ve tasavvufuna verdikleri önemdi. Zira Bilici ilgili yazısında (http://www.zaman.com.tr/abdulhamit-bilici/ihvana-kurulan-tuzak_2121175.html) Efendimizin Sünnetinin delil yönünü inkâr eden, tarihteki Ehli Sünnet âlimlerine yönelik sürekli aşağılayıcı ifadeler kullanan, onların fikriyatı ile alay eden İslamoğlu'nu önemli bir Müslüman âlim olarak tanımlayarak yerleşik olduğu camianın bile kabul edemeyeceği nitelemede bulunmuştu. Yüreğinden çıktığına hiçbir zaman inanmadığım bu nitelemenin tek nedeni ise ikisinin İhvan eleştirilerindeki ortak zemin ve birinin ötekinin görüşlerini sadece kullanma arzusuydu.

Gelelim her iki yazarın iddia ettiklerinin kritiğine. İhvan hareketi, daha önce de ifade ettiğimiz gibi İslam dünyasının en köklü ve en büyük sosyal, siyasi ve kültürel hareketidir. Liderlerinin büyük bir çoğunluğu ya şehit edilmiş ya da zindanlarda bir ömür geçirmişlerdir. 1950'li yıllara kadar İhvan, İngiliz sömürgeciliği ile mücadele etti. Bu yıllara kadar bütün siyasi faaliyetlerinin önüne setler çekildi. 1950'li yıllardan sonra siyasi ve sosyal alanın en bariz gücü olmalarına rağmen askeri darbelerle sindirilmeye çalışıldılar. Bu sindirilmede İhvan'ı eleştirmenin hiçbir mantığı yoktur. Çünkü o dönemin üçüncü dünya ülkelerinin neredeyse tamamında batının sömürge artığı askeri cuntaları, batının planlamasıyla sömürge karşıtı siyasi hareketlerin gelişmesine ve muktedir olmalarına fırsat vermedi.

Bunun en yakın tanığı, kurulduğu günden 2000'li yılların sonlarına kadar askeri darbe vesayeti altında kalan, ülkenin gerçek mirasçısı kitlelerin siyasetinin önüne konan setlerle örülü bir tarihe sahip olan Türkiye'dir. Ne bizim ülkemizdeki muhafazakâr kesimi ne de İhvan hareketini siyasi, iktisadi planlardan yoksun basiretsiz olarak nitelemenin gerçekle bir ilgisi vardır. Bazen en ince noktalarına kadar düşünülen şeyler, ülkeye çöken şirretlerin güç ve çıkarlarına dokunma hesabıyla bile rahat bir şekilde düşman tavırlar olarak değerlendirilmekte ve önüne geçilmektedir. Bir hizmet gönüllüsünün dediği gibi kapıdan içeri almadıklarında pencereden, ona müsaade edilmediğinde bacadan, ona da izin verilmediğinde ümitsizliğe düşmeden içeri girmenin yolları aranacak ve hizmet edilecektir. Bu ülkede iktidarına izin verilmeyen insanlar, yerel alanda yılların kirli kalıntılarının nasıl ortadan kaldırılacağını, ilerlemeyi ve gelişmeyi esas alan hizmetlerin nasıl üretilip uygulanabileceğini göstererek muhaliflerin gönüllerinde taht kurdular ve yıllar içinde gerçek iktidarın yolunu açtılar.

Mısır'da yıllar içinde kendi adları ile siyaset yapmalarına izin verilmeyen, bağımsız kimliklerle siyaset yapanları da derdest edilen İhvan mensupları, daha bismillah iktidara doğru ilk adımı attılar. Yılların biriken yolsuzluğunu, yoksulluğunu ‘gelin temizleyin, ondan sonra iktidarı bana bırakın' deme lüksüne kimse sahip olmadığı gibi İhvan da sahip değildi. İslam davasını sırtlanan herkesin görevi yeryüzünü, itikadi, ahlaki ve ameli açıdan ıslah etmektir. Bu görevden kaçmak, insanları başka ideoloji ve dünyalara terk etmektir. Sonuçta olacak tek şey, fesadın üzerine formatı değiştirilmiş yeni fasit yapıların inşasıdır. İhvan, bu fasit yapı karşısında görevi üstlenmekten kaçınmadı. En iyisini yaptı. Öyle İslamoğlu'nun iddia ettiği gibi ‘ben sizin pisliğinizi temizlemem, gelin pisliğinizi temizleyin' demek kokuşmuşluğu kendi haline bırakmaktan başka bir şey değildir. İhvan kokuşmuş yapının üzerine gitti, kimseyi de incitmediği gibi alabildiğine geniş kesimlerle işbirliği yaparak Mısır'ı inşa işine girişti. Tarihinde sömürge ve kalıntıları olan güç vesayetinin bulunduğu bir ülkede ıslah işine girmek elbette büyük bir riskti. Müslüman kardeşler bu riski üstlendi. Bu yolda yol kazaları olsa da nihayetinde olacak şey, mazlumların tam anlamıyla muktedir olacakları bir gelecek olacaktır. Bir başka nokta ise İslamoğlu'nun, uluslararası güçlerin güdümündeki askeri cuntanın darbesi sonrası yaptığı eleştirilerinin yersizliğidir. Gerçekten yol göstericilik yapılacaksa işin başında, olabileceklere yönelik olasılıkları bu insanlarla paylaşmak bir yol rehberliği kabul edilir. Yoksa işin bitiminde kalkıp yol ve basiret eleştirisi yapmak, plansız iş gören bir basiretsizin şahit olduğu kazanın akabinde ‘şöyle olmalıydı' deme kolaycılığından bir farkı kalmayacaktır. Bunu en iyi yapanlar ise spor yorumcularıdır.

Bir sonraki yazıda konuya devam edeceğiz.
 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
davut okumuş (@Misafir_17260)
28 Kasım 2013 Perşembe 17:38
hocam ben fırat üniversitesinde okuyan biri olarak sizi sürekli takip ediyorum ve yazılarınızı büyük bir beğeni ile okuyorum çok güzel toplumsal mesajlar veriyorsunuz sizi tebrik ediyorum yazılarınızın devamını büyük bir merakla bekliyorum..
dilbirin orhan (@Misafir_17259)
28 Kasım 2013 Perşembe 17:33
hocam yazınızında yine cok güzel yerlere değinmişsiniz ve çok güzel mesajlar vermişsiniz tebrik ederim ve yazılarınızın devamını bekliyoruz...
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın