KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
06 Mayıs 2025 Salı
°C
Hüseyin Özdemir
huseynozdemir@hotmail.com

Ömür dediğin

14 ARALIK 2012 CUMA 09:02
0
3462
1
AA aa

Bir insan ömrünü neye vermeli
Harcanıp gidiyor ömür dediğin
Yolda kalan da bir yürüyen de bir
Harcanıp gidiyor ömür dediğin

Bir kan pıhtısıyken başlıyor ömür serüveni. İlk günü insanoğlunun dünyaya teşrif etmesinden önce sayılmaya başlıyor. Yazılar yazılmaya, günler ta'dad edilmeye, hesaplar yapılmaya, kaygılar cenginde dualara başlanır… Evlatları oluyor insanların, anne baba olurlar hep. Kimi gözü gibi sakınır evladını her şeyden, yemez yedirir, giymez giydirir. O gülünce gülüyor, ağlayınca ağlıyor. Yıllarını, gençliğini veriyor ana baba. Ömür gidiyor, ömür törpüsü gelir kimi çocuklar için, anne babayı törpülüyor baba ise anneyi, evlat her ikisini. Belki farkında olmadan anne baba, sevgi zannederek yahut sevmenin bu olduğunu zannederek olur olmaz istekleri kabullenir. Ve bir üç beş… Evladını hiç gocunmadan hayata hazırlar, üstelik her biri tarafından ayrı ayrı törpülenerek örselenerek, her biri tarafından ayrı ayrı dertlenerek. Zamana yetişmeye çalışıyor onlar, “bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleleri çoğu kez müstehzi bir eda ve kahkahalarla kesilir. Zamanında yaşadıklarını anlamak bir yana, dinlemek bile zor geliyor kimi zaman evlatlara. Yine de kızmıyor ebeveyn. Kırılan kalbini kendince toparlayıp evladının kalbini kırdım mı diye endişeye kapılır.

Ömür dediğin evlat sahibi olduktan sonra hızla eriyor. Sorumlulukları artıyor anne baba olunca insanın. Bir yanda evlatların sorumlulukları, bir yanda ana babasını zamanında üzmüş olmanın yürek sızısıyla devam ediyor. Çünkü yaşadıkça anlıyor ana babasının ne kadar çırpındıklarını. Ve ne kadar bu çırpınmanın farkına vardığını her gün bir parça eriyip harcanan ömründe görmeye başlıyor. Ömür dediğin çoğu zaman kendinden, kendi nefsinden istediklerinden ödün vermektir ebeveyn için. Evladım yesin, evladım giysin, evladım gezsin diyor ve fark etmeden çoğu zaman zaruri ihtiyaçlarını yok saymasına neden oluyor. Farkında olmadan ana babaya karşı bencil evlatlar yetiştiriliyor ve tabir yerindeyse sevgi verilmesi gerekenden fazla dozda verildiği için doz aşımına uğruyor, sevgiden ziyade fedakârlık da denebilir buna. Söz geçirilemez bir şefkat, merhamet ve sınır konmaz bir fedakârlık…

Hayatın hengâmesi, zamanın hızla geçişi yoğuruyor insanı hamur misali. Yoğruldukça özleşiyor ömür, geçtikçe olgunlaşıyor. Ne kadar kendi olabiliyor insan ne kadar kendini yaşayabiliyor? Rolleri arttıkça kendine ayırdığı zaman da azalıyor. Ömür geçiyor, nice arzular nice özlemler ukde oluyor içinde. Bencillik beliriyor yüreğinde insanoğlunun, kendi çıkarları geleceği uğruna en yakınını harcamaktan çekinmiyor. En yakınının ömür törpüsü oluyor onun en güzide duyguları. Ve fedakârlığı üzerinden geçiniyor ve tabir yerindeyse ömrünü yiyor. Çoğu zaman insan, yalnızlığın kendine zaman ayırma açısından iyi olabileceğini düşünüyor, bu sebeple sevdiklerini üzebiliyor. Oysa roller arttıkça paylaşım da artmalı. Paylaşımla birlikte hayatın yükü hafifliyor çünkü. Yeni şeyler öğreniyor insanoğlu zamanla. Her geçen yıl hayata baktığı pencere genişliyor, çalışmalarının neticesini alıyor.

Elbette ki istisnai durumlar da yaşanıyor ama bu neticeyi hiçbir zaman değiştirmiyor. Elimizde avucumuzda ne varsa harcıyoruz. Ömür de dâhil.

Ömür dediğin, su misali akıp gidiyor, kimi zaman sessiz usulca, kimi zaman azgın dalgalar misali bentleri yıkıp geçerek.
Ömür dediğin, maraton koşusu gibi düşünceye kadar koşuyor insanoğlu, vadesi yetip tebdili dünya edinceye kadar.

Ömür dediğin, harcanıyor işte bir şekilde, hesap yapılsa da yapılmasa da, göz açıp kapayıncaya kadar yıllar birikiyor arkamızda. Takdir edilene irademiz eşlik ederek, doğrulara ulaşarak, yanlışları yaşayarak, ibret alarak, kimi zaman dertlenerek, acı çekip çektirerek çoğu kez, düşe kalka, zengin yoksul, iyi ebeveyn olma çabası taşıyarak, belki kariyer kavgasına düşerek, severek sevdirerek ilkbaharı sonbaharı eriyor ömrü insanın, harcanıp gidiyor ömür dediğin.

Ve son söz Cahit Sıtkı Tarancı'nın;
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
muhammed ali atalay (@Misafir_16777)
12 Kasım 2013 Salı 15:36
hocam elinize ve zihninize sağlık insan zihnini dilini ve kalemini ancak bu kadar uyumlu kılabilir.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın